İlk Öğretmenlik, Tayland
- Teacher Fafa

- 27 Haz
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Tem
Tayland, yeni mezun öğretmen adayları ya da ilk kez öğretmenlik deneyimi yaşamak isteyenler için birçok fırsat sunan harika bir ülke. Ben de öğretmenlik kariyerime burada, Tayland’da başladım. Şimdi sizlerle bu yolculuğumun ilk gününü paylaşmak istiyorum.
Bana, Primary 1-2-3 seviyelerinde Phonics ve 4-5-6 seviyelerinde Listening and Speaking dersleri verileceği söylenmişti. Okula başlamadan önce, yerel ajansa kitapları ve müfredatı görmek istediğimi belirtmiştim. Ancak bu isteğim karşılık bulmadı. Okula vardığımda ise bana co-teacher ve supervisor teacher’dan destek alabileceğim söylendi.
İlk gün okula, bir gün önce tanıştığım İrlandalı bir öğretmenle birlikte gittim. O bisikletle giderken ben onu motosikletimle takip ettim. Ana binanın altında öğrenciler sabah töreni için toplanmıştı. Törenden önce birkaç öğretmen ve co-teacher’ımla tanıştım. Törenin ardından co-teacher’ımla sınıfa çıktık. Sınıfta üç öğretmen masası vardı: biri class teacher, biri co-teacher ve biri de benim için ayrılmıştı.
Masama geçtiğimde co-teacher yanıma oturup kitapları tanıttı. İlk hafta boyunca kantine, derslere ve diğer alanlara hep birlikte gittik. Bu, okulu tanımam açısından büyük kolaylık sağladı.
Phonics kitaplarını ilk gördüğümde oldukça şaşırdım—bütün bir yıl için incecik bir kitaptı! Ancak ikinci haftamda fark ettim ki bu, dersleri zenginleştirmek, oyunlar ve etkinlikler eklemek için harika bir fırsattı. Her bir sesi öğretmek için yeterince zamanım vardı. Bu boşluklar sayesinde kendi öğretim tarzımı geliştirme fırsatı buldum.
Listening kitapları ise daha fazla içerik sunuyordu. Konular, dinleme metinleri ve alıştırmalar mevcuttu. Yine de kitabın ince olması, beni derse farklı aktivitelerle katkıda bulunmaya yöneltti. Haftada 15 saat dersim vardı ama derslerimi daha verimli ve eğlenceli hale getirmek için bu saatlerin dışında da zaman harcıyordum. Neyse ki ikinci yıl bu yoğunluk azaldı çünkü ilk yılımda güçlü bir sistem kurmuştum.
İlk hafta yaşadığım “konuları bilmiyorum, kitabı bilmiyorum, ne anlatacağım” stresi şimdi geriye dönüp baktığımda bana çok gereksiz geliyor. Aslında her öğretmenin içinde ice-breaking aktivitelerin bulunduğu bir “toolbox”ı olmalı. Kitap ne olursa olsun, öğretmen öğrencilerini tanımak ve dersle bağ kurmak için çeşitli tanışma, ısınma ve iletişim oyunlarını yanında taşımalı. Bu geçiş süreci içinde de müfredata ve öğrencilerin seviyesine uygun ders planları geliştirmek için yeterince vakti olacaktır.
İkinci haftamda, verdiğim derslerin okulun beklentileriyle ne kadar örtüştüğünü sorgulamaya başladım. Co-teacher’ımdan ve diğer öğretmenlerden geri bildirim istedim. Onların derslerini izledim. Bu gözlemler sayesinde okulun en iyi derslerini yapabilmek için kendime sağlam bir referans noktası oluşturdum. Yıl sonunda supervisor teacher bana “My Man” diyerek hitap ediyordu.
Tayland kültürüne hızlıca adapte oldum ve öğretmenlerin sevgisini kazandım. İletişimde her zaman yapıcı oldum ve ilk adımı atmaktan çekinmedim. Bugün geldiğimiz noktada, okulda bir görev verilirken “Teacher Fafa’nın yaptığı gibi yapın,” deniliyor.



Yorumlar